74/25/02 DOSTLUK ÜZERİNE

 

70 syf
    DOSTLUK ÜZERİNE /CICERO

    Bir klasik daha okumuş olduk böylece. Dostluk üzerine, erdemin ne kadar aziz bir terim olduğunu derinliklerine kadar işletti Cıcero yazarımız.

    Aslında önemli olan noktalara vurgu yaparak bize bir farkındalık oluşturuyor kitap. Mesela dostların kötü günlerde yanında olması ve olmamasının nasıl büyük bir belirleyici olduğunu, çıkar üzerine kurulan dostluklar ve bunun gibi çok bir çok önemli cümlelerle karşılaşacaksınız.

Eğer arkadaş yada dost seçerken zorluklar yaşıyorsanız mutlaka okumanız gereken bir kitap 2 saatte okunur biter. 

    Kitabı okuma zamanım tam isabetli bir vakitti, arkadaşlarımın ne kadar kötü zamanda hepsinin birer birer gittiğini gördüm. asıl insanlar kaldı. Hayat bir bakıma böyle aslında :/

İyi okumalar...
    
Alıntılar;

    Ancak yine de dostluğumuzun anısından öyle mutluluk duyuyorum ki, Scipio'yla birlikte yaşadığım için kendimi mutlu yaşamış sayıyorum. 7.syf

    ...dostlukla ilgili söylenmesi gerekenleri bu tür konuları iş edinmiş kişilere sorun. Ben sadece size, dostluğu bütün beşerî unsurlardan üstün tutmanız gerektiğini söyle- yebilirim, zira hiçbir şey doğaya dostluktan daha uygun değildir, iyi ve kötü durumlara da onun kadar uyamaz. 7.syf

    Öncelikle sadece iyi insanlar arasında dostluk olabilir 8.syf

    Sadakati, dürüstlüğü, doğruluğu ve cömertliğiyle takdir edilecek bir yaşam süren ve arzu, şehvet ve açgözlülüğe yaşamında yer vermeyen, adlarını andığımız kişiler gibi büyük bir tutarlılık sergileyen insanlara -gerçekte de oldukları gibi- iyi insanlar denmesi gerektiğini düşünelim, zira bu tür insanlar ellerinden geldiğince, iyi yaşamanın en iyi rehberi olan doğayı izlerler. Dolayısıyla bana öyle geliyor ki, birbirimize yaklaştıkça daha da büyüyen bir birliktelik duygusuyla doğduk. Bu yüzden kendi vatandaşlarımızı yabancılara, akrabalarımızı da başkalarına yeğliyoruz. Bu kişilerle dost olmamızı doğa sağladı, ancak yine de bu sağlam bir dostluk değildir. Zira böyle bir dostluk akrabalıktan üstündür, akrabalıktan kaynaklanan iyi niyet yitirilebilirse de, dostluktan kaynaklanan iyi niyet yitirilemez. İyi niyet ortadan kalkınca dostluk adı da yitirilir, ama akrabalık kalır. 8.syf

    Dostluğun ne kadar güçlü olduğu şuradan çok daha iyi anlaşılabilir: Bizzat doğanın birbirine bağladığı insan soyunda aradaki sonsuz birliktelik duygusu öyle sınırlıdır ve dar bir çerçeveye sığdırılmıştır ki, sadece iki veya birkaç kişi arasında tam bir sevgi bağı kurulabilir.Dostluk tanrılarla ve insanlarla ilgili her konuda, iyi niyetle ve sevgiyle anlaşmaktan başka bir şey değildir, ölümsüz tanrılar tarafından insanlara bilgelik hariç, dostluktan daha iyi bir şey verildiğini sanmıyorum.Erdemin iyinin en üst mertebesi olduğunu düşünenler haklıdır, erdem dostluğu doğurur ve korur, erdem olmadan dostluk kurulması imkânsızdır. 9.syf

    Ennius'un da dediği gibi, dostuyla karşılıklı iyi niyet içinde huzur bulmayan birinin yaşamı gerçekten yaşam olabilir mi? Kendinle konuşur gibi her şeyi konuşmayı göze alabileceğin bir dostun olmasından daha tath ne var? Senin kadar sevinecek biri olmasa, iyi günlerinin anlamı olur muydu? Kuşkusuz senden daha fazla üzülen birisi olmasa kötü günlere katlanmak zor olurdu. Sonuçta dostluk dışında arzulanan şeylerin her biri tek bir seye yarar: Zenginlik harcamaya, güç saygı görmeye, makamlar övülmeye, hazlar sevinç duymaya, sağlıklı olmak acıdan yoksun olmaya ve bedenin işlevlerini yerine getirmesine yarar. Dostluğun ise birçok faydası vardır, yüzünü nereye dönsen, onu bulursun, hiçbir yerde saklanmaz, hiçbir zaman yersiz, hiçbir zaman yük değildir, bu yüzden birçok yerde dostluktan, sudan ve ateşten daha fazla yararlanırız. Şimdi burada kendine has zevki ve faydaları olan avama özgü veya sıradan dostluktan değil, adı geçen birkaç kişininki gibi gerçek ve kusursuz dostluklardan bahsediyorum. Dostluk mutlu günleri daha güzel, kötü günleri ise paylaşım yoluyla daha katlanılabilir kılar.Dostluğun birçok ve büyük faydası vardır, ancak içlerinden biri diğer hepsinden daha üstündür: Dostluk gelecege dair bir umut ışığı yakar, ruhun zayıflamasına ve kendini kaybetmesine engel olur. Zira gerçek dostuna bakan, âdeta kendisinin bir benzerine bakar. Bu yüzden yanımızda olmayan dostlar bile yanımızdadır, yoksullar zengin olur ve zayıflar güçlü, söylemesi zor olsa da, ölü dostlar bile canlı sayılır, dostların saygınlığı ve anısı öyle değerlidir ki, onlara duyduğumuz özlem bizi terk etmez. Dostların ölümü kutlu, yaşamı Övgüye değer bulunur. Nesnelerin doğasından iyi niyet ve yakınlık çıkarılsa, ne bir ev ne de bir kent ayakta durabilir, tarlalar bile işlenmeden kalacaktır. Bu söylediklerimden yeterince anlaşılmıyorsa, dostluğun ve uyumun ne kadar güçlü olduğu anlaşmazlıklardan ve uyumsuzluklardan da anlaşılabilir. Hangi saglam ev ve hangi güçlü devlet nefret ve uzlaşmazlıklarla temelden sarsılmaz? Dostluğun ne kadar faydalı olduğu buradan da anlaşılabilir. 10.syf

    Bu yüzden tehlikeyi göze alarak veya paylaşarak dostuna yardım etme yükümlülüğünü üstlendiğinde, kim övgüyü fazlasıyla hak etmez? 11.syf

    Genelde dostluk üzerine düşünürken özellikle su hususun üzerinde durulması gerektiği kanaatini taşıyorum: Dostluk zayıflıktan ve ihtiyaçtan mı doğar? Insanların birbirlerine karşılıklı yardım etmesinin nedeni, tek başlarına yapamayacakları bir şeyi başkasının yardımıyla yapmayı ve karşılığını da aynı şekilde ödemeyi istemeleri mi? Yoksa bu yardımlaşma duygusu dostluğun bir özelliği midir, bununla birlikte dostluğun daha eski, daha güzel ve bizzat doğanın kendisinden ileri gelen başka bir nedeni var mı? Nitekim dostluk sözcüğünün (amicitia) türetildiği sevgi (amor) birisine iyi niyetle bağlanmanın temel unsurudur. Öyle ki, genelde insan dostmuş gibi davranan ve durum ne gerektiriyorsa öyle hareket eden insanlardan da fayda sağlayabilirken, dostlukta hiçbir sahtelik ve ikiyüzlülük yoktur, ne varsa gerçektir ve dostluğun kendi uyumundan gelir.Bu yüzden, bana öyle geliyor ki, ruhun dostluktan ne fayda sağlayacağı hesabından ziyade, sevgi hissiyle bağlanmasından doğduğuna göre, dostluğu ihtiyaçtan ziyade doğa yaratır. Bunun nasıl bir sevgi olduğu bazı hayvanlarda bile görülebilir, onlar da bir süreliğine yavrularını öyle severler ki, sevgileri açıkça görülebilir. Bu tür sevgi insanda daha barizdir, bu öncelikle, korkunç bir cinayet işlenmedikçe yitirilmeyen, anne babalar ile evlatlar arasındaki şefkat duygusundan anlaşılır, sonra, ahlâk ve karakter bakımından uyum içinde olduğumuz birini bulduğumuzu düşündüğümüzde, sevgi duygusu benzer bir güce erişir, zira kendisinde adalet ve erdem işığını gördüğümüzü sanırız. 12.syf

    Dürüstlüğün gücü, hiç görmediğimiz insanlarda, daha da önemlisi, düşmanımızda bile hoşumuza gidecek kadar büyükse, kendileriyle yürekten bağ kurabileceğimiz insanlarda erdem ve iyiliği gördüğümüzü sandığımızda, bunun ruhumuzu harekete geçirmesi niçin şaşırtıcı olsun? Her ne kadar bu tür bir sevgi hem benimsenen lütufla hem görülen ilgiyle hem de bunlara eklenen alışkanlıkla sağlamlaşsa da, ruhun ilk sevme itkisi de bununla birleşince, fevkalade bir coşku ve iyi niyetin yüceliği peyda olur. Dostluğun güçsüzlükten, yani kişinin kendisinde olmayan bir şey için başkasının peşine takılmasından doğduğunu düşünenler, zayıflıktan ve ihtiyaçtan doğduğunu varsaydıkları dostluğa değersiz ve soysuz bir doğum atfetmiş olurlar. Öyle olsaydı, kendisini en güçsüz gören kişi, dostluğa en uygun kişi olurdu, oysa durum çok farklıdır.Kişi kendisine ne kadar çok güveniyorsa, hiçbir şeyden yoksun olmadığını, aksine her şeyin kendisinde olduğunu düşünecek kadar çok erdem ve bilgelikle donanmışsa, dostluk aramada ve geliştirmede o kadar çok başarılı olur. 13.syf

    Şükran beklediğimiz için lütufkâr ve cömert değiliz (ivilikten faiz bekleyemeyiz, doğamızdan ötürü cömertliğe meylediyoruz), dostluk kazanç beklentisiyle aranmamalı, aksine sadece sevgi meyvesinin arzulanması gerektiğini düşünüyoruz. 14.syf

    Sevme hissinin ve dürüstlük işareti olan iyi niyete dayalı şefkatin doğadan kaynaklandığını bilelim. Dürüstlük arayanlar sevmeye başladıkları kişiden yararlanabilmek için giderek ona yaklaşır, kendilerini ona verir, onunla sevgide birleşirler ve bu kişiler birbirlerine eş olur, yardım almaktan çok yardım etmeye hazır olur ve aralarında bir erdem yarışı olur. Böylece hem dostluktan büyük fayda elde edilecek, hem de zayıflıktan değil doğadan kaynaklanan dostluk daha ciddi ve gerçek olacaktır. Zira dostlukları sağlamlaş- tiran fayda olsaydı, faydası olmadığında dostluğun da bitmesi gerekirdi, oysa doğa değiştirilemeyeceğinden, gerçek dostluklar da sonsuza dek sürer. Buna eklemek istediğiniz başka bir şeyiniz yoksa, dostluğun nereden doğduğunu görüyorsunuz. 14.syf

    Dostluğun ilk kuralı şu olsun: Dosttan onurlu şeyler isteyelim ve dostlar için onurlu şeyler yapalım. Bizden yardım istenmesini beklemeyelim, yardımımız her zaman hazır olsun, tereddüt bizden uzak olsun, cömertçe öğüt vermeyi göze alabilelim. Dostlukta iyi öğüt veren dostların otoritesi sarsılmasın, dost otoritesini sadece açık bir dille değil, aynı zamanda durum gerektirdiğinde sert bir şekilde uyarmak için de kullansın ve bunu kullandığında ona boyun eğilsin. 18.syf

    Ey seçkin düşünce! Dostluğu yaşamdan çıkarmak isteyenler Güneş'i Dünya'dan çıkarmak isteyenlere benzerler, ölümsüz tanrıların lütufları arasında dostluktan daha iyi ve daha güzel bir şeyimiz yok. Kaygısızlık denilen şey nedir? Görünüşte hoş, ancak gerçekte birçok durumda kaçınılması gereken bir şeydir. Rahatsız edici olabilir diye onurlu bir işe girişmemek veya giriştikten sonra onu yarıda bırakmak kesinlikle doğru bir tutum değildir. Kaygıdan kaçıyorsak, erdemden de kaçmalıyız, zira erdem kaçınılmaz olarak ken- disine karşı olan her şeyi aşağılar ve onlardan nefret eder, bu yüzden iyilik kötülükten, ılımlılık şehvetten, cesaret korkaklıktan nefret eder. Adil insanların adaletsiz, cesur insanların korkakça, ölçülü insanların utanç verici durumlardan çok rahatsız olduğunu görebilirsin, dolayısıyla iyi durumlarda mutlu olmak ve aksi durumlarda rahatsız olmak iyi donanmış bir karakterin özelliğidir. 19.syf


    Bilge, ruhunda acı hissediyorsa (ruhundan insanlığın sökülüp atıldığını düşünmüyorsak, kesinlikle hisseder), sırf onun yüzünden bazı dertlere katlanmak zorunda kalacağız diye, dostluğu yaşamdan niçin tümüyle atalım? Ruh duygudan mahrum kalırsa, sadece hayvanlar ile insan arasında değil, aynı zamanda insan ile ağaç kütüğü, taş veya bu türden başka bir şey arasında ne fark kalır? Katı erdemi ve âdeta demir gibi olmayı arzu- layanların sözü dinlenmesin, birçok durumda böyle olunsa bile, dostlukta yumuşak ve kırılgan olunur, öyle ki iyi günlerde dostluk daha da genişler, kötü günlerde ise daha da güçlenir. Bu yüzden dost için sıkça hissedilen sıkıntı dostluğu yaşamdan söküp atmayı gerektirecek kadar büyük değildir, keza kaygılara ve dertlere neden oluyorlar diye, erdemlerden de vazgeçilemez.Erdem işareti belirdiğinde, şıkı bir dostluk olur, ruh erdemin etkisiyle kendisine benzeyen başka bir ruha yaklaşır ve ona bağlanır, onunla temas edince de, kaçınılmaz olarak sevgi doğar. Makam, şan, bina, elbise ve beden bakımı gibi birçok gereksiz şeyden hoşlanıp erdemle donanmış, sevebilen ve (deyim yerindeyse) sevgiye karşılık ve rebilen bir ruhtan hoşlanmamak kadar saçma bir şey var mu? Zira hiçbir şey iyi niyete iyi niyetle yanıt vermekten, iyiliklerin ye yardımların karşılıklı olmasından daha tatlı değildir. 20.syf

    Birincisine göre "Kendimiz için ne hissediyorsak, dostlarımız için de onu hissetmeliyiz."
İkincisine göre "Dostlarımıza karşı iyi niyetimiz onların bize karşı iyi niyetiyle eşit ve orantılı olmalı."
Üçüncüsüne göreyse "Bir insan kendisine ne kadar değer veriyorsa, dostlarından da aynı değeri görmeli." 22. syf

    Bu üç düşünceden hiçbirine katılmıyorum. Bir insanın kendisi için ne hissediyorsa, dostu için de aynı hissetmesi gerektiğini öngören ilk düşünce kesinlikle doğru değildir, zira kendimiz için asla yapmayıp dostlarımız için yaptığımız ne çok şey var! Kendi işlerimiz için değersiz birinden bir şey istememiz, ricacı olmamız ve yine birine çok kızmamız ve şiddetle saldırmamız hiç doğru değildir ama bunları pek doğru bir şekilde dostlarımız uğruna yapabiliriz. Iyi insanların, kendilerinden çok dostlan yararlansın diye çıkarlarının çoğundan vazgeçtiği ve vazgeçmeye razı olduğu birçok durum vardır. 23. syf

    Ikinci düşünce dostluğu karşılıklı yükümlülüklerle ve isteklerle sınırlar. Kuşkusuz bu, dostluğu tam bir gelir-gider dengesi kuracak şekilde, çok sıkı ve dar bir anlamda hesaba vurarak tanımlamak demektir. Bana öyle geliyor ki, gerçek dostluk daha zengin ve daha bereketlidir, dar anlamda sadece kişinin aldığından fazlasını geri vermemeye dikkat etmesi değildir, dostlukta bir şeyin yitirilmesinden, toprağa dökülmesinden" veya yine dostlukta biriktirilip de hak edilenden fazlasını almaktan korkmaya gerek yoktur. 23.syf

    Ancak bir insanın, kendisine ne kadar değer veriyorsa, dostlarından da o kadar saygı görmesi gerektiğini öngören üçüncü dostluk sınırı en kötüsüdür. Zira bazı insanların cesareti kırılır veya bu insanlar talihlerinin daha iyi olacağına dair umutlarını kaybederler. Bu yüzden dostları kişiye onun kendisi için düşündüğü gibi davranmaz, aksine dostlar onun were serilen ruhunu ayağa kaldırmak, ona umut ve daha iyi bir düşünce aşılamak için daha çok uğraşmalı ve onu teşvik etmelidir. 23 syf


    Kendisi olmadan dostluğun da var olmayacağı erdemi öyle sağlamlaştırın ki, erdem dışında da dostluktan daha üstün bir şey olduğunu düşünemeyiz. 40 syf

Yorumlar

Popüler Yayınlar

Okuduğum kitapların, istatistiklerini ve incelemelerini bulacağınız şirin bir blog oluşturma gayretindeyim...